“Yalın” sözcüğünü sıkça duyuyorsunuz. Üretim süreçlerinin “Yalın” hale getirilmesinden söz ediliyor. “Yalın Üretim” diye adlandırılan bir üretim konsepti oluşturulmuş. Sayısız faydası olduğu anlatılıyor. Okuduklarınızdan, duyduklarınızdan anlamaya çalışıyorsunuz. Size bir yararı olabilir mi? Başa çıkmaya çalıştığınız sorunlara bir çözüm getirebilir mi?
Bir umut ışığı olmaktan öte, “Yalın Üretim” geleceğin kendisidir. Geleceği yakalamak için, şimdiden çalışmaya başlamak gerekir. Zaman, emek ve para gerek bu konsepti oluşturmak için. İşi bilen uzmanlara, danışmanlara ihtiyacınız var. Sabırlı olmayı da öğrenmeniz gerekecek.
İşletmeniniz, bu günkü durumuna, bir anda gelmedi. Yalın Üretim Konseptine, yeni bir düzene geçiş te bir anda olmayacak. Üretim ekipmanlarını, süreçlerini, tesisleri değiştirmek kolaydır. Gerekli yatırımı yapıp, hepsini “Yalın Üretim” konseptine uygun hale getirebilirsiniz. Bu yenilenmiş tesisi çalıştıracak insanların ister yönetici ister çalışan olsunlar, bu yeni çalışma düzenine kısa sürede uyum sağlamaları kolay olmayacaktır.
Yılların alışkanlıklarını, kesin yargıları, geçmiş deneyimlerle oluşmuş olan, kökleşmiş iş yapma alışkanlıklarını değiştirmektir söz konusu olan. Yeryüzünde değişmesi en zor olan şey insan davranışlarıdır çünkü. “Değişim” denilen şey bu nedenle zordur. Oluşturacağınız yeni üretim süreçlerinin, onları çalıştıracak insanların değişimi sağlanmadıkça, istenene sonuçları vermesi mümkün olmayacaktır.
Değişim zordur, ama mümkündür. Değişim, bütünselliği gözeterek “yönetilmesi” gereken bir süreçtir. “Yönetim” diye bir kavram varsa bu nedenle vardır. Bu konudaki deneyimlerimi ve gözlemlerimi, “Yalın Yönetim” başlığı altında yazılarla sizlere aktaracağım.
Başlangıç olarak, çok bilinen bir durum hikayesini paylaşmak istiyorum. ” ABC ” Firması yöneticisi olduğunuzu varsayın. Şöyle bir tablo karşısındasınız:
“Yalın Üretim” konseptini işletmenizde yerleştirmeye karar verdiniz. Bir danışmanlık şirketi ile anlaştınız. Süreç değişimi için bir bütçe de ayırdınız. Projenizi bir toplantıyla çalışanlarınıza duyurdunuz. Üretiminiz yalın hale getirmek için çalışmaları başlattınız. Danışmanlarınız elemanlarınıza, yöneticilerinize eğitimler veriyor. Toplantılar, çalıştaylar yapılıyor. Tüm çalışanlarınız, daha önce hiç görmedikleri uygulamaların içinde yer alıyor. Hiç duymadıkları bir terminolojiyi anlamaya çalışıyorlar. Olup bitenleri merakla izliyorsunuz. Yönetim toplantılarında, yapılan işlerin ve yapılacak işlerin faydaları danışmanlarınız tarafından anlatılıyor.
Yöneticilerinize bakıyorsunuz, bir bölümü bu heyecana kendilerini kaptırmışlar. İleriki zamanlar için umutlu görünüyorlar. Bir bölümü ucundan kıyısından olayın içinde yer alsalar da, “izleyip görelim” havasında. Bir bölüm yönetici de, “bundan bir şey çıkmaz” havasında. Çalışanlarınıza gelince, hepsinin gözlerinde merak ve endişe. Şirkette birşeyler oluyor. Bu onları nasıl etkileyecek? Söylenenleri, gönülsüz de olsa yapmaya çalışıyorlar. Ancak neyi, neden yaptıkları konusunda hiçbir fikirleri yok.
Belirsizlik ve kaygı hâkim. Devamsızlık oranları artmaya başlamış. Çalışanlarınız, yıllardır sizinle çalışan insanlar değil de sanki hepsi aynı anda işe başlamışlar gibi bir şaşkınlık içindeler. Endişelenmeye başlıyorsunuz. ”
Şu an bir tek şey söyleyebilirim: Yalnız değilsiniz!
M. Fatih Sütçüler